GÜNEŞİN BATMADIĞI İMPARATORLUĞA YOLCULUK
26 Aralık 2012Londra uçağının kalkmasına epeyce bir süre varken havaalanına gelmiştim. Gerekli işlemleri yaptırdıktan sonra uygun bir yer bulup beklemeye başladım. Duyduğum anonsla irkilerek yerimden fırladım…Yapılan anons Londra uçağının kalkışa hazır olduğunu, yolcuların çıkış kapısına gitmelerini söylüyordu. Beklerken dalmışım ve biraz da uyuma pozisyonu almıştım. Beni birden harekete geçiren bu anonsla ayağa kalkıp, sırt çantamı alıp yürümeye başladım. Çıkış kapısına gelmeden önce tekrar güvenlik kontrolünden geçtim. Bilet ve uçuş kartı işlemleri bittikten sonra artık uçakla aramda sadece geçişleri sağlayan körük kalmıştı. Yavaş adımlarla körüğü de geçtikten sonra uçağa ulaşmıştım. Uçağın kapısında İngiliz Havayollarının güler yüzlü hostesleri gelenleri selamlıyorlardı. Bir hostesin yardımıyla yerimi bulmuş ve sırt çantamı yukarı bagaj bölmesine koyduktan sonra kendimi koltuğuma bırakmıştım…Kabin görevlisinin herkesin uçağa bindiğini söyleyen duyurusu ile uçak içinde hareketlilikler başladı. Kabinde bulunan bir hostes uçuş talimatlarını yolculara tanıtıyor, karşı karşıya kalınabilecek durumlarda neler yapılacağını açıklıyordu. Bu tanıtımlar bir kaç dilde yapıldıktan sonra uçağımız yavaş yavaş harekete geçti. Körükten ayrılan uçak havalanacağı pist bölmesine kadar gittikten sonra birden hızlandı. Bu hareketle normal yaslandığım koltuğuma yapıştım. Bir süre bu basınç altında uçak hareket etti ve önce burun kısmı sonra da diğer bölümler havalanarak dengeye oturdu. İşte bir zamanlar güneşin hiç batmadığı bu imparatorluğa doğru yolculuğum başladı…
Londra’nın Heathrow havaalanına uçağımız konduğunda içimde inanılmaz bir heyecan oluştu. Yaklaşık 4 saat süren uçuşumuz artık sona ermişti. Uçak ineceğimiz yere yaklaşıp kapılar açıldıktan sonra önce hafif bir kalabalık oluştu ama fazla sürmedi. Açılan kapılardan yolcular uçağı gülüşmelerle, kısa konuşmalarla terk ediyordu. Binerken bizleri karşılayan hostesler şimdi de güle güle diyorlar ve yine beklediklerini söylüyorlardı.
Havaalanından çıkıp metroyla kalacağım yere ulaşana kadar da ortalama bir saat geçmişti. Geç saatlerde indiğim için o an tek düşüncen biran önce duşa girip kendimi yatağa atmaktı. Ve tam da düşündüğüm gibi oldu. Artık yataktaydım…
Londra 7 milyon civarında nüfusu ile dünyanın en yoğun başkentlerinden biridir. Londra geçmiş ile popüler olanın hayat bulduğu bir kenttir. Şehir 2000 yıl öncesine dayanan bir tarihe sahiptir. Tarih armonisi, çığır açan mimarisi ve kültürü ile Londra şaşırtıcı ve devamlı dönüşüme uğrayan kent görünümündedir. Mamur bir ticaret kenti olarak dünyanın en büyük imparatorluğu olmuştur. Londra fantastik bir nüfus yapısına ve sayısız yaşam şekline ev sahipliği yapar.
Sayısız müze, galeri ve eğlence alternatifleriyle Londra’nın sunduğu imkanları yaşamak için yılın her günü Londra ziyaret edilebilir. Londralılar dünyanın ilk taşıma sistemine sahip olmakla her zaman gurur duyarlar. Londra’ya gittiğinizde Metroyu en azından bir kere kullanmanız gerekir. Kentin merkezine ulaşmak için tren ve metroyu kullanabilirsiniz. Merkeze vardıktan sonra ise şehri yürüyerek dolaşmanızı tavsiye ederim. Londra’nın %30’u park ve yeşil alanlardan oluşur. Londra büyüklüğündeki hiçbir şehirde böyle bir durum söz konusu değildir. Kentin kabuğunun altına inip zengin tarihini keşfetmek için şehir turları idealdir. Şehri üstü açık bir otobüsle, bir faytonla, yürüyerek, Thames Nehri’nde bir motor gezintisiyle ya da daha başka bir şekilde gezmeniz mümkün.
Londra’yı ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken yerler vardır. Buckingham Sarayı’ndaki askerlerin nöbet değişimi ve atlı birliğin töreni ücretsiz izleyebileceğiniz görkemli kraliyet gösterilerindendir. Parlamento evleri ve tik tak sesleriyle ünlü saat kulesini (Big Ben) mutlaka görmelisiniz. Renkli bekçileriyle Tower of London, Tower Bridge, St Paul Katedral’i diğer kaçırılmaması gereken eserlerdir.
Londra kültürel ve tarihi zenginliğiyle ünlüdür. Britanya ulusal sanat koleksiyonlarına, Kraliyet Ailesi’ne ev sahipliği yapan, ve birçok temel aktiviteyi barındıran Londra’nın zengin tarihi, dikkati çeken mimarisi ve 200’ün üzerinde müzesi ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunar.
Söz konusu gece hayatı olduğunda Londra’yı geçebilen şehir çok azdır. Şehirde yüzlerce restoran, pub, sinema, tiyatro, gece kulübü, canlı müzik ve komedi programları ziyaretçileri bekler. Bu yüzden hava şartları ne olursa olsun günün her saati Londra’da yapılacak özel bir şey mutlaka bulunur.
Bir büyük müzik grubunun (The Beatles) efsanevi yükselişine ve insülinin bulunuşuna şahitlik etmiş Londra’nın geçmişine bir yolculuk yapabilir veya daha öteye giderek bir arkeolojik kazıya şahitlik edebilirsiniz. Şehirdeki Büyük Tiyatro, Londra Orkestrası, Londra Bölgesel Sanat ve Tarih Müzeleri, Ulusal Galeri, Ulusal Resim Galerisi, Doğal Tarih Müzesi, Bilim Müzesi, görsel ve sahne sanatlarını yansıtan birçok olay, sanata ve tarihe olan ilginizi yeterince tatmin edecektir.
Londra’nın dört bir yanına yayılmış her zevke ve cebe uygun çok sayıda mekan mevcuttur. İngiltere pubları, balığı ve cipsi (Fish&Chips) ile ünlüdür. Londra’da içeceğinizi yudumlarken dostça bir atmosferi paylaşabileceğiniz, balık ve patates kızartmanızı yiyebileceğiniz bu yerlerden binlercesi bulunur.
Dünyanın dört bir yanından lezzetlerin kentteki varlığı, Londra’nın kozmopolit mutfak kültürünün en güzel yansımalarındandır. Çin, Hindistan, Japonya, Güney Amerika, Türkiye, Afrika ve daha birçok mutfaktan en güzel tatlar sizleri beklemekte. Dünya mutfağından örnekler sunan restoranlara kentin her yerinde rastlayabilirsiniz.
Büyük mağazalar, Londra’daki alışveriş dünyasının simge yerlerindendir. Yemekten mücevhere, modadan ev mobilyasına kadar çok çeşitli ürün gamıyla Londra’nın her yerinde bu tür mağazalara rastlanır.
Mağazaların birçoğu bünyesinde restoran, kafe bulundurur. Bu mekanlar uzun bir alışverişten sonra dinlenmek için çok uygundur. Hatta bazıları size spa ya da güzellik hizmetleri bile sunar.
Oxford Caddesi: Bu dünyaca ünlü cadde bilindik ünlü markalara ev sahipliği yapmaktadır.
Bond Caddesi: Oxford Caddesi’nin bu bölümünde pahalı butikler bulunur.
Regent Caddesi: Eğer ciddi bir alışveriş yapmak istiyorsanız Oxford Caddesi’yle birleşen Regent Caddesi çok uygun bir yerdir.
Piccadilly: En eski İngiliz perakendecilerini barındıran Piccadilly geleneksel bir alışveriş yeridir.
Knightsbridge: Biraz daha batıya ilerlemek sizi Knightsbridge’e götürür. Burada dünyaca ünlü iki mağaza, Harvey Nichols ve Harrods bulunur.
Covent Garden Pazarı: Salı’dan Pazar’a kadar sabah 10.00 ile akşam 18.00’e kadar açık olan pazarda genellikle yerel mutfağa özgü meyve ve sebze satılır. Covent Garden’in ana meydanında el sanatları, mücevher ve elbiseler satılmaktadır. Burası 200’den fazla artistin ve zanaatkarın kayıtlı olduğu ve İngiliz el sanatlarının en güzel örneklerinin yer aldığı açık ve daimi bir sergi gibidir.
Greenwich Pazarı: Perşembe ile Pazar arası saat 09:30’dan 17.30’a kadar açıktır. Londra’ya özgü el işleri, orijinal sanat çalışmaları, benzersiz hediyeler ve antikaların bulunabileceği en elverişli mekandır. Denizcilik tarihinin kalbi Greenwich’in kapalı çarşısı da mutlaka ziyaret edilmelidir.
Londra’da bulunduğum sürece görülmesi ve gezilmesi gereken yerlerin hemen hemen hepsini gezdim. Bu yerler şunlar: Piccadilly Circus (şehir meydanı) – Trafalgar Square (şehir meydanı) – Leicester Square (şehir meydanı) – Thames Nehri – Big Ben (saat kulesi) – Tower of London (Londra Kalesi) – Westminster Abbey (manastır) – London Eye – St. Paul’s Cathedral – Houses of Parliament (Parlemento binaları) – Buckingham Palace – Borough Market (gıda pazarı) – Shakespeare’s Globe Theatre – Oxford Street (alışveriş caddesi) – Covent Garden – St. James’s Park – Hyde Park – Regents Park – British Library (kütüphane) – Royal Observatory Greenwich (gözlemevi) – Somerset House – Tower Bridge (ünlü köprü) – Camden Market (mahalle) – Royal Opera House (opera binası) – Portobello Road Market (mahalle ve açık hava pazarı) – West End (tiyatrolar semti) – Hampstead semti – Royal Albert Hall (tiyatro) – Chinatown (Çin Mahallesi) – Harrods (alışveriş mağazası) – Benjamin Franklin House – Notting Hill mahallesi – Kensington Gardens (park) – Royal Mews – Chelsea semti – London Zoo (hayvanat bahçesi) – St. Martin-in-the-Fi
Londra dünyaca ünlü müzelere sahiptir. Gerçekten görülmesi gereken bu müzeler ise şunlardır: Imperial War Museum (savaş müzesi) – National Gallery – British Museum – Victoria and Albert Museum – Sir John Soane’s Museum – Wallace Collection – Tate Modern (modern sanat müzesi) – Natural History Museum (doğal tarih müzesi) – National Portrait Gallery – London Transport Museum (ulaştırma müzesi) – Gilbert Collection – National Maritime Museum (denizcilik müzesi) – Tate Britain (sanat müzesi) – Institute of Contemporary Arts (modern sanat müzesi) – Freud Museum – Bank of England Museum – Museum of London (şehir müzesi) – Royal Academy of Arts – Sherlock Holmes Museum – Legoland Windsor (çocuk müzesi) – The Fire Brigade Museum (itfaiye müzesi) – Saatchi Gallery – Design MuseumDiğer yaptığım gezilere nazaran Londra’da daha uzun kalmıştım. Yukarıda yazmaya ve anlatmaya çalıştığım yerleri inanın gezmekle bitiremedim. Kendi ülkemin dışında beni gerçekten kendine bağlayan nadir şehirlerden biri oldu. Londra’dan ayrılmak hiç kolay olmadı. Bundan dolayı ceza ödeyerek uçak biletimi değiştirdim ve bir hafta daha Londra’da kalışımı uzattım. İnsanlarıyla saygılı bu güzel şehri çok özlüyorum.
Yazan:
İbrahim ELİBAL
Uzman Psikolojik Danışman
Londra merkezdeki oeteller ve otel fiyatları hakkında bilgi verebilir misiniz? mesela ben 15 tatilde Londra ya gitesm İstanbul Londra uçak için ne kadar öderim 5 gün Londar da 4 yıldızlı bir otelde kalsam bana tahminen kaç liraya mal olur?